Bakan Yerlikaya, toplumsal medya hesabından organize cürümlerle çabaya ait paylaşım yaptı. Buna nazaran; Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Hatalarla Gayret (KOM) Başkanlığı koordinesinde, Adana Emniyet Müdürlüğü KOM Şube Müdürlüğü’nce Adana merkezli 6 vilayette eş vakitli düzenlenen ‘Kafes’ operasyonunda, 55 kuşkulu yakalanarak liderliğini Ramazan Bayğara’nın yaptığı ‘Bayğaralar’ organize hata örgütü çökertildi. Eş vakitli baskınlarda 3 piyade tüfeği, 2 hafif makineli tüfek, 29 tabanca ve 7 av tüfeği ele geçirildi.

Şüphelilerin 7 cinayet, 13 silahla yarama cürümlerini işlediği; ayrıyeten alacak verecek hususlarında kelamda mahkeme kurduğu ve maddi menfaat sağladığı, korkutma ve haraç alma gayeli çok sayıda iş yerini kurşunladığı, iş beşerlerine ve bunlara ilişkin iş yerlerine zorla el koyduğu, uyuşturucu husus ticareti, dolandırıcılık faaliyetlerinde bulundukları münasebetleriyle haklarına isimli süreç başlatıldı. (HABER MERKEZİ)

‘ADRES VE HESAP BİLGİLERİ ÜZERE TEYİT İÇEREN BİLGİLER OLDUĞU İÇİN KUŞKU DUYMADIM’

DHA’nın haberine nazaran, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, Selçuk Küçükkaya’nın ortalarında bulunduğu 6 tutuklu sanık ile birtakım tutuksuz sanıklar katıldı. Sanık Serkan Özdemirci’nin ise hala firari olduğu belirtildi.

Savunması alınan Selçuk Küçükkaya, casusluk savlarını reddederek 2018-2021 yılları ortasında daha çok boşanma davalarıyla alakalı dedektiflik yaptığını ileri sürdü.

Küçükkaya, “2018-2021 ortası çalıştım, bugüne kadar zıt bir şey görmedim. Tüm bilgileri bana onlar gönderiyordu. Bana ülkemle, devletimle alakalı bir bilgi, fotoğraf çekmemi isteseler ‘Dur’ derdim. Nerede duracağımı yeterli bilirim” dedi.

Çalıştığı şahısların istihbarat elemanı olduğunu bilmediğini, kendisinden istenen bilgilerin adres, banka hesapları olup olmadığı üzere teyit içeren bilgiler olduğu için de kuşku duymadığını söyleyen Küçükkaya, iddianamedeki üzere palavra makinasına girmediğini belirtti.

‘FACEBOOK’TA DEDEKTİFLİK İLANI VERDİM’

Sosyal medya platformu Facebook üzerinden kod ismi olarak kullandığı Taner Sezgin ismiyle dedektiflik iş ilanı verdiğini, yaklaşık 500 kişinin başvurduğunu ve bu şahıslar ortasından Cenk Birtürk ve Fatma Birtürk ile anlaştığını söz eden Küçükkaya, “İkisiyle birlikte çalıştım iş başına para alırlardı. Hiç kimseden işimi gizlemedim. Eşimi de takip ettirdim. Bizim işimiz gözlemlemek. Boşta olduğu vakit Cenk’in kardeşi Emre’yi çağırdığım oldu” diye konuştu.

Sanık avukatlarından biri, “Kişileri takip ederek özel hayatlarını ihlal ettiğinizi, bunun bir kabahat olduğunu yanınızda çalışanlara söylemediniz mi?” diye sordu.

Sanık Selçuk Küçükkaya ise “Hayır o vakit kabahat olarak gelmiyordu. Bilgileri satmadım. Hedefim araştırmak ve gözlemlemek, bana kanunsuz üzere gelmedi. Bugüne kadar hiçbir kamu çalışanına rüşvetle bilgi toplamadım” diye yanıt verdi.

Avukatın, “Halen bunun bir cürüm olmadığını mı söylüyorsunuz?” halindeki sorusu üzerine Küçükkaya, “16 aydır hapisteyim. Artık yurt dışından ‘Hava nasıl’ diye arayıp sorsalar ‘Kapat, kapat’ derim. Evet, yanılgı yapmışım kabul ediyorum. Pişmanım; fakat bu yanlışım karşısında kimseye ziyan verecek bir şey yapmadım” dedi.

‘İSRAİL’DE EĞİTİM ALMADIM’

Türkiye’de bir dedektiflik kanunu olduğunu lakin uygulamanın tam oturmadığını sav eden Selçuk Küçükkaya, bütün dedektiflerin takma isim kullanması nedeniyle “Taner Sezgin” ismini kullandığını söyledi.

İddianameye nazaran, kendisini İsrail istihbaratı ile irtibatlandırdığı öne sürülen FETÖ üyeliği suçlamasıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ihraç edilen firari sanık Serkan Özdemirci ile yüz yüze görüşmediğini yalnızca birkaç sefer telefonda görüştüğünü ileri sürdü.

Küçükkaya, “Esas mesleğim dokuma üzerine tezgahtarlıktı. Daha sonra yurt dışına gittim orada çalıştım. Malta Türk Fahri Konsolosluğu’nda uzun yıllar misyon yaptım. İsrail’de istihbarat eğitimi almadım. Elinden geldiğince belgeyi buraya yönlendirmeye çalıştılar, bazen telkinlerle, bazen sorgu teknikleriyle” diyerek suçlamayı reddetti.

BİRTÜRK: BİRİNCİ İŞİM HAVALİMANI TAKİBİYDİ

Selçuk Küçükkaya’nın çalışanı Cenk Birtürk de casusluk yapmadığını, 2019 yılında dedektiflik iş ilanına başvurduğunu belirterek, kamuya açık alanlardaki işlerde hata teşkil etmediğini öne sürdü.

“İlk işim havalimanı takibiydi” diyen Birtürk, “Son işimiz Abdülhamit Çelik’ti. Ona ulaşmamızı söylediler. Yaklaşık 2 yıl kadar çalıştık. Casusluk yaptığına şahit olmadım. Bir kuşkum de olmadı. Olsaydı muhakkak işin içinde olamazdım. İşin farklı boyutlarda olduğun varsayım etmedim ki o denli bir samimiyetimiz yoktu” sözlerini kullandı.

Cenk Birtürk’ün kardeşi tutuklu sanık Emre Birtürk de casus olmadığını, muhtaçlık olduğunda yardımda bulunduğunu, takımın casus olmak için çok acemi olduğunu belirterek, “Takip etmemiz gereken adamı bile kaybediyorduk” dedi.

Tutuklu sanık Ayhan Şen ise, kuşçuluk yaptığını olaylarla bir alakası olmadığını söyleyerek suçlamaları reddetti. Öbür tutuklu ve tutuksuz sanıklar da suçlamaları reddetti.

MİT’E YAZI YAZILACAK

Mahkeme heyeti, Ulusal İstihbarat Teşkilatı’na (MİT) yazı yazılarak mağdurlara ilişkin elde edildiği sav edilen tüm bilgilerin devletin güvenliği yahut iç yahut dış siyasal faydaları bakımından zımnî kalması gereken bilgilerden olup olmadığının sorulmasına karar verdi.

Sanıklar Selçuk Küçükkaya, Cengiz Çalışkan, Cenk Birtürk, Musa Kuş’un tutukluluk hallerinin devamına karar veren heyet, tutuklu sanıklar Ayhan Şen ve Emre Birtürk’ün tahliyelerine karar verdi. Duruşma ertelendi. (HABER MERKEZİ)

Kaplan’a yönelik yapılan operasyonlar sırasında hem Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hem de Bakan Yerlikaya, hata örgütlerine göz açtırılmayacağı ve kararlılıkla gayret edileceğine yönelik bildiriler verdi. Bu bildirilerden sonra, evvel Şahinler kümesine akabinde da Bursa’da Terkinler çetesine yönelik operasyon düzenlendi. 6 Ekim’de ise 31 vilayette başlatılan eş vakitli operasyonlarda 39 kabahat örgütünden 307 kişi gözaltına alındı.

OPERASYONLAR SÜRÜYOR FAKAT BAĞLANTI YOLUNUN ÖNÜ KESİLMEDİ

Suç örgütleri ve uyuşturucu çetelerine yönelik operasyonlar süratle sürüyor fakat bu örgütlerin neredeyse hepsinin kullandığı ortak irtibat metodu engellenemiyor. Kabahat yapılanmaları, ‘patates hat’ olarak bilinen sahibi meçhul çizgiler üzerinden sürdürdükleri iletişimleriyle yasadışı işlerini organize ediyor.

AYDIN: BİLGİLERİ ÇALINANLAR VE GÖÇMENLER ÜZERİNE ÇİZGİ ÇIKARILIYOR

‘Patates hat’larla ilgili çalışma yürütülmesine yönelik gereksinim, pek çok kere yetkili makamlar tarafından lisana getirilmiş olsa da şimdi somut bir adım atılmış değil.
Adli Bilişim Uzmanı Derviş Emre Aydın, ‘patates hat’ olarak bilinen irtibat metodunu şöyle tarifliyor:

“Patates sınır, telefon sınırının kullanıcısı ismine değil sınır sahibi olduğunu bilmeyen öteki bir kişi ismine kayıtlı olduğu durumları tanım etmek için kullanılan bir terim.”

Aydın, son yıllarda şahsî datalarda sızıntı olduğuna yönelik savları da hatırlatıyor ve kabahat yapılanmalarının hem dataları çalınan vatandaşların hem de göçmenlerin üzerine çıkarılan ‘patates hat’ların çok sayıda mağduriyet yarattığına da vurgu yapıyor.

İÇİŞLERİ VE BTK TBMM’YE RAPOR VERDİ, SORUN HALA ÇÖZÜLEMEDİ

Aydın, vatandaşlara, mağduriyet yaşamamaları için e-devlet üzerinden kendi isimlerine kayıtlı olan çizgileri denetim etmesi gerektiği ihtarını da yapıyor lakin birtakım GSM operatörü çalışanlarının vazifelerini suistimal ederek ‘patates hat’ kullanımının önünü açtığına yönelik argümanlar da mevcut.

İçişleri Bakanlığı’nın 2021 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunduğu raporda ‘patates hat’larla ilgili “FETÖ, PKK terör örgütleri başta olmak üzere çeşitli terör örgütü üyeleri, fuhuş, dolandırıcılık çete üyeleri ve arama-yakalama kaydı bulunan şahıslarca kullanıldığı” tespiti yer aldı.

Bilgi Teknolojileri ve Bağlantı Kurumu’nun (BTK) raporunda da ‘patates hat’ uygulamasının sınırların dolandırıcılık ve terör hatalarında da kullanıldığı bilgisi verildi.

Yürüyüşün dördüncü gününün teması ise ‘deprem suçları’ oldu. Yürüyüş Arsuz’da başlayıp Karaağaç ve Narsöz’ün akabinde İskenderun’da bugün için sonlanacak.

Sosyal medyadan bir paylaşımda bulunan Erkan Baş, AKP’nin 6 Şubat sarsıntısında ve öncesinde işlediği zelzele kabahatlerini yine gündeme getirdi. Tırların bekletilmesinden toplumsal medFya kısıtlamalarına, AFAD’ın tırları durdurmasından Kızılay’ın çadır satmasına kadar birçok kabahati hatırlatan Baş, imar aflarını ve özelleştirmeleri de unutmadıklarına dikkat çekti.

Baş açıklamasında şu tabirleri kullandı:

“Biz halk için özgürlük istiyoruz. Biz halkın özgürce, eşit, insanca yaşamasını istiyoruz. İktidar ise kabahat sürece özgürlüğü istiyor. Bir avuç yandaşını ihya etme uğruna ülkeyi felakete sürükleme özgürlüğü istiyorlar. Halka karşı hata işlediler, kabahat işliyorlar.

Bugün gündemimiz zelzele hataları. Türkiye Personel Partisi yahut rastgele halkçı bir partinin bırakın 20 yılı birkaç yıl dahi yönettiği Türkiye’de doğal olarak öncelik afetler olurdu, zelzeleler olurdu. Zira bizim önceliğimiz kar değil, hayat. Ancak AKP iktidarının 21’inci yılında Türkiye yıkımların en büyüğünü yaşadı.

Suçların en büyüğü ülkemizin zelzeleye hazırlıklı kılmamaktı. Ve dahası var; gözlerini bile kırpmadan afetleri katliama çeviren kanunların altına imza attılar. 2011’de 2013’de kanunlarda yapı kontrolünü özel şirketlere bıraktılar. Mimar ve Mühendis Odalarının elinden yetkilerini aldılar, kamusal kontrol kavramını ortadan kaldırdılar. Yetmedi sonuncusu 2018’de çıkarılan kelamda imar barışları olmak üzere imar afları çıkarıldı. Mühendislik ve mimarlık hizmeti almamış binaların, konutların sorumluluğu vatandaşlara yıkıldı.

Yetmedi, 6306 sayılı afet yasası kapsamında afet öncelikli afet öncelikli alanlarda değil, rant öncelikli alanlarda kentsel dönüşüm yaptılar, bir de hiç utanmadan halka kelamda ‘kentsel dönüşüm istemiyor’ diye iftira attılar, solcular ‘rantsal dönüşüm’ istemiyordu.

En kıymetli kurumlarımızdan biri olması gereken AFAD bu iktidar periyodunda liyakatsiz beşerlerle dolduruldu. Sarsıntıda bu kurum işlemedi, işletilemedi. En kritik anlarda yerli-yabancı tertipler, madenciler saatlerce beklemek zorunda kaldı, alana onlar indi.

Yardım tırlarına el konulduğunu unutmadık, yalnızca AFAD etiketini yapıştırmak için tırlar durduruldu, saatlerce bekletildi. Yetmedi, stratejik kıymete sahip olmasına karşın özelleştirilen telekomünikasyon şirketleri işlemedi. Üstüne üstlük vatandaşların seslerini duyurabildikleri toplumsal medya bant kısıtlamalarına gidilerek engellendi. Ve tüylerimizi diken diken eden düşündükçe kahrolduğumuz bir kabahat işlendi. Halk zelzele bölgelerinde yağmur ve soğuk altında titrerken, çadır dağıtması beklenen Kızılay elindeki çadırları sattı. Bu halk düşmanlığı karşısında tek bir süreç dahi yapılmadı.

Bu cürümleri unutmayacağız, affetmeyeceğiz. Bu ülkenin sarsıntıya hazır hale gelmesi için, yurttaşların bilinçlenmesi ve özgürce yaşayacağımız eşit bir ülke kurmak için daima birlikte kolları sıvayacağız. Unutmayın özgürlük ve kurtuluş bizim elimizde.”

DHA’da yer alan nazaran, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Hatalarla Çaba Şube Müdürlüğü, rap müzik yapan Heijan lakaplı Doğan Tarda, BIG olarak bilinen Samet Işık ile CAC lakaplı Şahan Terzioğlu toplumsal medya ve müzik bölümünde organize kabahat örgütleri ismine rap müzikleri yapıldığı ve bu müzikleri örgüt üyelerinin sıklıkla paylaşarak örgütün sembolü haline getirdiği, şüphelilerin yapmış olduğu müzikler ile kabahat örgütüne toplumsal medya platformlarında takviye verdiği belirledi.

Ekipler rapçilerin kliplerinde de uzun namlulu silahlar kullandıklarını belirleyince 3 müzikçiye ‘suç ve hatalıyı övme’ gerekçesiyle operasyon düzenledi.

Operasyonda Heijan, BIG ve CAC gözaltına alındı. Şüphelilerin meskenlerinde yapılan aramalarda 2 uzun namlulu silah ele geçirildi.

3 şüphelinin emniyetteki süreçlerinin akabinde adliyeye sevk edildi. Muti olarak tanınan Mücahit Doğan’ın ise arandığı öğrenildi. (HABER MERKEZİ)

Almanya medyasında çıkan haberlere nazaran, iş bilgisayarlarında uyuşturucu ve şiddet içerikli gereçlere erişim üzere, porno izlemenin de yasak olduğu kurumun irtibat teknolojisi güvenlik sistemlerini bir ay boyunca test ettiği sırada bine yakın yasaklı siteyi görüntüleme teşebbüsü tespit edildi. Kölner Stadt-Anzeiger gazetesi, bu tıp faaliyetleri tespit edilen 15 kişi ortasında en az bir üst seviye din vazifelisi de bulunduğunu yazdı.

‘KONUNUN FARKINDAYIZ FAKAT KABAHAT İŞLENMEDİ’

Başpiskoposluk, ‘konunun zorluğunun farkında olduğunu’ lakin rastgele bir cürüm işlenmediğini söylerken, Kölner Stadt-Anzeiger yerel gazetesine nazaran kuşkulu faaliyetlerin büyük çoğunluğu porno sitelerle ilgili.

Başpiskoposluk BBC’ye yaptığı açıklamada, kelam konusu bilgilerin, bağlantı teknolojisi güvenliğinin ‘risk teşkil eden (şiddet, pornografi, uyuşturucu vb.)’ sitelere erişimi engellemeyle ilgili rutin bir denetim sırasında derlendiğini kaydetti. Başpiskoposluk, kelam konusu web sitelerindeki ‘spesifik içeriğe ait bir kıymetlendirme yapılmadığını’ lakin ‘suç teşkil eden davranışlara ait rastgele bir belirti bulunmadığını’ kaydetti.

‘BİR KİŞİ KABAHAT TEŞKİL EDEN İÇERİK KUŞKUSUYLA SORUŞTURULUYOR’

Geçen yıl yapılan güvenlik testlerinin, işçi ya da din vazifelilerinin davranışlarını araştırmaya yönelik olmadığı da belirtildi. Almanya’daki Katolik Kilisesi’ne ilişkin Katholisch.de isimli internet sitesi, tespit edilen 15 kişi ortasında dini vazifelisi olmayan bir kişinin ‘suç teşkil eden bir içerik’ kuşkusuyla ayrıyeten soruşturulduğunu bildirdi.

Köln Başpiskopos Yardımcısı Guido Assmann, başpiskoposluğun iş bilgisayarlarında yasaklı içeriğe ulaşmaya çalışan işçi probleminin ‘farkında’ olduğunu, fakat ‘güvenlik sistemlerinin tesirli olmasından memnuniyet duyduğunu’ söyledi.

BAŞPİSKOPOSLUK HAKKINDA TACİZ VE İSTİSMAR İDDİALARI

İki milyondan fazla üyesiyle Almanya’nın en büyük başpiskoposluğu son devirlerde bir dizi argümanla gündeme gelmişti. 2021 yılında yayımlanan bir rapor, 1975-2018 yılları ortasında Köln Başpiskoposluk bölgesinde 200’den fazla tacizci ve birçok 14 yaşın altında olmak üzere 300’den fazla istismara uğramış kişi bulunduğunu ortaya koymuştu.

Haziran ayında polis, bir çocuk hayır kurumunu yöneten rahip Winfried Pilz’in tacizine ait soruşturmada yalancı şahitlik yapmakla suçlanan Köln Başpiskoposu Rainer Maria Woelki’ye yönelik bir soruşturma kapsamında başpiskoposluk binasına baskın düzenledi. Pilz 2019 yılında ölmüştü. Başpiskoposluk, Woelki’ye yönelik suçlamaların kanıtlanması ya da çürütülmesi gerektiğini söyledi. Woelki geçen yıl Papa’ya istifasını sunmuştu. Vatikan, istifayı kabul edip etmeme konusunda şimdi karar vermedi. (BBC Türkçe)

ANTALYA – Muratpaşa Anadolu Lisesi’nde 10’uncu sınıfta eğitim gören bir kız öğrencinin kamuoyunda infial yaratan sözünün akabinde başlatılan ‘cinsel istismar’ soruşturması kapsamında açığa alınan müdür yardımcısı Ahmet Y., sessiz sedasız vazifeye döndü. Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı ve Ulusal Eğitim Vilayet Müdürlüğü tarafından öğrenciye fizikî ve ruhsal sistematik taciz teziyle hakkında soruşturma başlatılan Muratpaşa Anadolu Lisesi Müdür Yardımcısı Ahmet Y., Gündoğmuş Halk Eğitim Merkezi’ne öğretmen olarak atandı. Devam eden soruşturma kapsamında açığa alındığı için müdür yardımcılığı vazifesine devam etmemesine karşın Ahmet Y.’nin Ulusal Eğitim Bakanlığı’nın resmi internet sayfasında hala Muratpaşa Anadolu Lisesi’nde müdür yardımcısı olarak tanıtılması dikkat çekti.

REHBER ÖĞRETMENİNE ANLATTI

Lisede 10’uncu sınıftaki öğrencinin, 2022-2023 eğitim öğretim döneminin başından beri yaşadığı istismarı, nisan ayında rehber öğretmenine anlatması üzerine olay ortaya çıktı. Müdür yardımcısının okulda makam odasına çağırarak, okul bahçesinde öğrencilerin ortasında ve meskendeki saatlerde telefonla sistematik tacizi sürdürdüğünü anlatan öğrenci, rehber öğretmenine telefonuna gelen Whatsapp iletilerini da gönderdi. Birinci vakitlerde istismarı anlamadığını, sonra anlayıp rahatsız olduğunu söyleyen öğrenci, 30 Nisan’da öğretmeninin yardımıyla okul idaresine verdiği şikayet dilekçesinde istismarı anlattı. Müdür yardımcısı Ahmet Y., hakkında yapılan şikayete karşın bir ay boyunca misyonuna devam etti. Hususla ilgili okul idaresi tarafından başlatılıp, Ulusal Eğitim Vilayet Müdürlüğü’ne iletilen soruşturma devam ederken, tacize uğradığını anlatan öğrenci ve suçlamaların gayesindeki müdür yardımcısı Ahmet Y.’nin tıpkı okulda oldukları öğrenildi.

‘SİSTEM KABAHATİ VE HATALIYI KORUYOR’

Ahmet Y.’nin, liseli bir öğrenciye fizikî ve ruhsal taciz suçlamasıyla soruşturma geçirirken, Gündoğmuş’ta öğretmen olarak görevlendirilmesinin, cürmü ve hatalıyı korumak manasına geldiğini belirten Antalya Emek ve Demokrasi Güçleri Sözcüsü, Eğitim-Sen Antalya Şube Lideri Nurettin Sönmez, uygulamaya reaksiyon gösterdi:

“Ortada liseli bir öğrenciyi taciz etmiş bir müdür yardımcısı var ve bu olay çeşitli kanıtlarla ispatlanmış. Bilgi için başvurduğumuzda soruşturmanın devam ettiği söyleniyor. İncelemede gelinen nokta ile ilgili detaylı bilgi alamıyoruz. Eğitim sistemindeki çarpıklıkların içinde mağdur edilmiş bu öğrenciyi yeni travmalardan korumak için soruşturmanın süratle sonuçlandırılması ve suça bulaşmış bir eğitimcinin meslekten ihraç edilmesi gerekir. Lakin bırakın ihracı, hakkında çok ağır suçlamalar, öğrenciye taciz kanıtları olan bu eğitimcinin soruşturma tamamlanmadan yine görevlendirildiğini öğreniyoruz. Bu kadar kritik bir misyonda işlenen, lisede eğitim gören çocukların önünde yaşanan ve herbirinde travma oluşturabilecek bir kabahat bile cezasız kalabiliyor. Bu bahsin peşini bırakmayacağız, sürecin takipçisi olacağız.”

TEPKİLERİN AKABİNDE AÇIĞA ALINMIŞTI

CHP’li milletvekilleri tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) gündemine taşınan olaya, TİP ve TKP de reaksiyon yürüyüşleri düzenlenmişti. Antalya Emek ve Demokrasi Güçleri, Eğitim-Sen, Eğitim-İş, Veli-Der, Antalya Bayan Platformu, Halkevleri, Alevi Bektaşi Federasyonu, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Alevi Kültür Dernekleri ve Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı da düzenledikleri hareketlerde yetkili kurumlara seslenerek olayın üstü örtülmeden inceleme başlatılması için davet yapmıştı. Kamuoyunda büyüyen reaksiyonların akabinde müdür yardımcısı açığa alınmış ve hakkında soruşturma başlatılmıştı.

MECLİS ÖNERGESİ: OKUL İDARESİ DE SUÇLU

Meclise, Ulusal Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in cevaplaması istemiyle verilen soru önergesinde, çocuğun daima olarak istismara maruz kaldığı 7 aylık müddette onu ve bütün öğrencileri koruyacak bir önlem almayan, çocuğun 30 Nisan’daki resmi dilekçesinden sonra süreç yapan okul yönetimi hakkında da ‘suçluyu koruma’ ve ‘ihmalkarlık’ gerekçesiyle soruşturma başlatılması istenmişti: “Açık kanıtlar ve çocuk beyanına karşın tacize uğrayan bir kız öğrenciyi koruyamayan, üstüne üstlük tacizci müdür yardımcısını örtülü olarak koruyanların peşini bırakmayacağız. Sorumlular er ya da geç hesap verecekler.”

Sosyal medya kullanıcıları Garipoğlu Ailesi’nin ‘toplumdan dışlanması gerekirken hiçbir şey olmamış üzere hayatlarına devam ettiğini’ belirterek reaksiyon gösterdi. Olay yeni bir tartışma başlattı: “Suçtan aile de sorumlu olur mu?”

‘PAYLAŞIMLAR GAYRİ İNSANİ’

Hürriyet’ten Fulya Soybaş’a konuşan Karabulut Ailesi’nin avukatı Rezan Epözdemir, “Suçtan aile sorumlu olur mu?” sorusunu yanıtladı.

Epözdemir, “Şüphesiz cürüm ve cezada ‘şahsilik’ ceza yargılamasının temel-evrensel prensibidir lakin ortada yırtıcı bir cinayet ile ailesinden koparılan bir kız ve o enkazın altında kalan bir aile var. Dolayısı ile failin ailesi paylaşımlar konusunda hassas olmalı. Tüm usulsüzlükler bir yana, aile Karabulut Ailesi’nden af bile dilememiştir. Yıllar sonra bile insanın kanına dokunacak paylaşımlar yapmaya devam etmeleri ise gayri ahlaki ve gayri insanidir” dedi.

‘VİCDANİ DEĞİL’

“Tüm bu yaşananlara karşın Garipoğlu Ailesi’nin güya hiçbir şey olmamışçasına yaptığı paylaşımlar kamuoyu vicdanını haklı olarak rahatsız etmekte” diye konuşan Epözdemir, “Müvekkil aile tıpkı acıyı her keresinde tekrar yaşamakta. Ki cinayetin işlendiği meskendeki ‘kanlı kanepe’ üzerinde poz verdiler. Maktülün vücudunda V kesikleri varken Sakine Garipoğlu, V halinde bir makas fotoğrafı paylaştı. Yani bu paylaşımlar kabul edilebilir olmadığı üzere vicdani de değil” değerlendirmesinde bulundu.

‘SOSYAL MEDYA YARGI DAĞITIYOR’

Hukukçu-yazar Cengiz Hortoğlu da olayları tek tek ele almak yerine genel bir pencereden bakmak gerektiğini belirterek, “Elbette hata kişiseldir, aile bireylerini etkilememelidir” dedi.

Hortoğlu şöyle devam etti: “Annen, baban ya da kardeşin hata işledi diye cezasını niçin sen çekesin? Bu ahlaki de değil etik de. Ortada yalnızca kan bağı var ya da tıpkı soyadını taşıyor diye kimse oburunun hatasının bedelini ödememeli. Bireylere ve durumlara empati ile yaklaşmak gerekir. Yargı kesin karar verdiyse buna saygılı olunması gerektiğine inanıyorum. Söylentilere kulak asılmamalı. Aksi hem mağdura hem de öbür tarafa ziyan verir. Lakin bugün kimin kimle arkadaşlık edeceğine, kimle görüşüp görüşmeyeceğine hatta ne giyeceğine bile toplumsal medya karar veriyor. Toplumsal medya ‘yargı dağıtıyor’. Bu çok tehlikeli. Bu olay özelinde değil fakat bugüne kadar mahkemece aklanmış olmasına karşın birçok insan toplumsal medya linçi sebebi ile işlerini, toplumsal hayatlarını kaybetti. Bu mu gerçek olan? Münasebetiyle daha adil daha objektif bir pencereden bakmalı olaylara.” (HABER MERKEZİ)

Konuyla ilgili açıklama yapan İstanbul Valisi Davut Gül, Esenyurt’ta hata oranının geçen seneye nazaran yüzde 9 azaldığını söyledi.

Fatih’te bir kahvaltı programı sonrası soruları basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Gül, göçmenler konusunda, “Her şeyin nizamı var. Uyuşturucu, terör, cinsel taciz ve gibisi hatalara karıştıysa bunu da hudut dışı ediyoruz. Münasebetiyle da bizim göç siyasetimiz merhametin eksen, adalet eksenli, kimseye zulüm değil. Kimsenin burada başıboş dolaşmasına da müsaade etmiyoruz. Bu uygulama devam ettiği surece ki bu türlü bir siyaset var devam edecek” dedi.

Gül, ferdî silahlanma ilgili ise, “Bireysel silahlanmayla, ruhsatlı silahları birbirinden ayırmak lazım. Evet, ruhsatlı silahlar da kişisel silahlanma ancak bir ruhsatı var. Hata sürece oranlarına baktığımızda ruhsatlı silahlar neredeyse yok denecek kadar az. Ancak ruhsatsız olarak ferdî silahlanma olabiliyor. Bununla ilgili de gerek şok uygulamalarında, gerek alanları kapatarak emniyet, jandarmanın yaptığı uygulamalarda çok sayıda silah ele geçiriliyor” diye konuştu

‘100 YABANCIDAN 1 YABANCI HATA İŞLİYOR’

Gül, Esenyurt’taki asayiş olaylarıyla ilgili soruya ise “Esenyurt’ta kabahat oranı geçen seneye nazaran yüzde 9 azalmış durumda” diye karşılık verdi. Vali Gül, “Şehir genelinde 100 Türk vatandaşından 6’sı kabahat işliyorsa tıpkı sayıyla oranlarsak 100 yabancıdan 1 yabancı kabahat işliyor” sözlerini kulandı. (HABER MERKEZİ)