İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, başkent Tahran’da düzenlenen 3+3 formatındaki “Güney Kafkasya’da Kalıcı Barış ve İstikrarın Tesisine Yönelik Bölgesel İşbirliği Platformu”nun akabinde düzenlediği basın toplantısında gündemi kıymetlendirdi.

İran’ın; dini, ulusal ve insani bedeller çerçevesinde İsrail işgali karşısında Filistin direnişini desteklediğini açık bir formda ilan ettiğini, bunun bir sır olmadığını söz eden Abdullahiyan, “Filistin direnişini işgalci Siyonist rejim karşısında siyasi, memleketler arası ve medya gücü ile desteklemeye devam edeceğiz.” diye konuştu.

‘ULUSLARARASI HUKUKA NAZARAN TOPRAKLARI İŞGAÜL EDİLENLER SİLAHLANABİLİR’

Abdullahiyan, “Uluslararası hukuka nazaran, toprakları işgal edilenler silahlanabilir ve kendilerini savunmak için silah kullanabilirler. Birtakım Batılı ülkeler bilhassa ABD’nin denetiminde İsrail işgalini büsbütün görmezden gelmeye çalışıyorlar. Hamas ve Filistin direnişini kınama peşindeler. Tahran’da yapılan toplantıda Filistin konusu dışişleri bakanlarınca ele alındı. Bilhassa Türkiye ve Rusya dışişleri bakanlarının Gazze’ye yönelik atakların durdurulması, insani yardımların ulaştırılması ve sivillerin gaye alınmaması hususlarında güçlü ve net duruşları vardı.” sözlerini kullandı.

‘ABD BİR YANDAN DA SİLAH GÖNDERİYOR’

ABD ve Batılı devletlerin, İsrail karşısında yeni bir cephe açılmaması için şimdiye kadar Hizbullah’a “onlarca bildiri gönderdiğini” söyleyen Abdullahiyan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “ABD, İran’a da iki kere bildiri gönderdi. Birincisinde ‘biz savaşı genişletmek istemiyoruz’ dediler. İkincisinde İran’dan itidalli olmasını istediler. ABD savaşı genişletmek yahut büyütmek istemediğini argüman ediyor lakin öteki yandan iki hafta evvel gönderdiği silahlar ile, Filistinli sivillere, çocuklara ve bayanlara yönelik Gazze’deki atakları destekliğini ispat etti. Buradan (ABD Başkanı Joe) Biden’a da sesleniyorum: Riyakarlığı sonlandır. Seçim periyodu kampanyasında dünya için savunduğunuz insan hakları bu muydu?” (HABER MERKEZİ)

Ülke medyasında yer alan habere nazaran, Londra Toplu Taşıma Yönetimi (TfL), Londra’da 21 Ekim’de düzenlenen Filistin’le dayanışma gösterisine gidenlerin bindiği metroda anons yaparak “Özgür Filistin” sloganı attıran makinistinin kimliğini tespit etti.

Makinistin metro sisteminde yer alan Central hattındaki bir treni kullandığını kaydeden TfL’in operasyonlardan sorumlu yöneticisi Glynn Barton, kelam konusu makinistin “anons sistemini berbata kullandığını” söyledi.

Yolculara “Özgür Filistin” sloganı attıran makinistle ilgili yürütülen soruşturma hakkında konuşan Barton, “Politikalarımız ve prosedürlerimiz doğrultusunda olayı tam olarak araştırmaya devam ederken şoför misyonundan uzaklaştırıldı.” sözünü kullandı.

21 Ekim’de düzenlenen Filistin’e dayanak mitingine giden yolculara slogan attıran makinistle ilgili imgelerin toplumsal medyada paylaşılması üzerine, İngiliz Ulaştırma Polisi ve TfL soruşturma başlattığını duyurmuştu.

Makinistin slogan attıktan sonra, “Umarım hepiniz bugün hoş bir gün geçirirsiniz. Kendinize âlâ bakın. Tüm bu insanları dualarınızdan eksik etmeyin.” dediği de manzaralara yansımıştı. (HABER MERKEZİ)

DHA’da yer alan habere nazaran, çıkışta gazetecilere açıklama yapan Davutoğlu, İsrail ordusunun global ülkelerden aldığı takviyeyle hiçbir insani kıymete hürmet göstermeden daha da vahim kabahatler işlemeye devam ettiğini vurguladı. Bölgede yer alan yabancı donanmalar ve yapılan askeri yığınakların, çok daha büyük bir tehlikenin habercisi olduğuna işaret eden Davutoğlu, ellerinden gelen diplomatik çabayı gösterdiklerini, bu kapsamda BM Güvenlik Kurulu Lideri Brezilya’nın Ankara Büyükelçiliği’ni ziyaret ettiklerini yarın da Rusya Büyükelçisi ile görüşeceğini ve başka ülkelerden de görüşme talep ettiklerini belirtti.

‘BAHÇELİ’NİN DAVETİ BENİM İÇİN ÖNEMLİYDİ’

MHP Genel Lideri Devlet Bahçeli’nin, Gazze ve Filistinliler için Türkiye’nin hızla devreye girmesi gerektiği daveti sorulan Davutoğlu, “Sayın Bahçeli’ye yöneltebilirsiniz bu soruyu lakin temel olarak şudur benim için değerli olan; Sayın Bahçeli’ye bir kez daha teşekkür etmek isterim. Zira Türkiye’de biraz da dezenformasyona dayalı son derece ağır bir kampanya ile Filistin aykırısı bir hava estirilmeye çalışılıyor. Birinci günden itibaren Filistin’i savundum. Zira BM’nin onlarca kararı ile devlet olarak tanınmış bir Filistin var. İsrail, bunların hiçbirine hürmet göstermediği üzere Mescid-i Aksa başta olmak üzere Filistinliler için kutsal olan yeri daima taciz ediyor. Daima insan hakları ihlali yapıyor. Buna ses çıkarmayanlar, İsrail yanlısı bir kampanya yürütüyor. Bu türlü bir ortamda Bahçeli’nin daveti, benim için değerliydi. Zira iktidarı destekleyen Cumhur İtifakı’nın değerli bir ögesi olarak ve Sayın Erdoğan, maalesef toplumsal beklentinin tersine daha sessiz bir tavır sergilerken; Sayın Bahçeli’nin sesini yükseltmiş olması çok bedelli. Onun için takviye beyan ettim” diye konuştu.

‘ERDOĞAN’DAN GÖRÜŞME TALEP EDECEĞİM’

Mısır’da 2 gün evvel düzenlenen Gazze için Kahire Barış Tepesi’ne Türkiye’nin önder ülke olarak katılması gerektiğini aktaran Davutoğlu, “Sayın Hakan Fidan’ın diplomatik marifetine bir itirazım yok; lakin Mısır’daki doruğa Türkiye önder seviyesinde katılmalıydı. Başkan seviyesinde bir açıklama yapmalıydı. Lider Lula, Sayın Erdoğan’ın yakın arkadaşıydı, bence birinci gün aranmalıydı. Zira BM Güvenlik Kurulu Lideri. Buradan davette bulunuyorum. Önümüzdeki günlerde bakanlar seviyesinde bir BM Güvenlik Kurulu toplantısı yapılacak. Oraya Türkiye’nin bakan seviyesinde iştirak sağlaması lazım. Sayın Bahçeli’nin tabiri içerisinde bunların hepsi var. En azından o denli yorumluyorum. İlla çabucak askerimizin gitmesi değil lakin şuna da Türkiye’nin hazırlıklı olması lazım. Şayet Çin donanması geldiyse Türkiye’nin Doğu Akdeniz’ine; Amerikan, İngiliz, Rus donanmaları gelmişse; Türkiye’nin derhal güvenlik açısından çok senaryolu ve çok taraflı bir planlama içine girmesi lazım. Bugün Sayın Erdoğan’dan da görüşme talep edeceğim. Her türlü tartışmayı yaparız. Problem Filistin, Kudüs, Mescid-i Aksa ise bizce içerideki tartışmaların bitmesi gereken andayız demektir” açıklamasında bulundu.

‘BÖYLE BİR ŞEY KELAM KONUSU DEĞİL’

Davutoğlu, CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun İstanbul’da 6’lı masayı oluşturan partilerin örgüt yöneticileri ile 3 farklı toplantıda bir ortaya geldiği savlarına ait, “Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu türlü bir daveti, genel liderler ile konuşmadan yapacağı kanaatinde değilim. Benimle bu türlü bir görüşmesi olmadı. Vilayet ve ilçe liderimiz benim haberim olmadan bir toplantıya katılmazlar. Münasebetiyle bu türlü bir şey kelam konusu değil” dedi. (HABER MERKEZİ)

AA’nın aktardığına nazaran Mısır’ın, Gazze’deki mevcut krizle ilgili milletlerarası bir toplantıya mesken sahipliği yaptığını hatırlatan Abdullahiyan, Kahire’nin çatışmayı durdurma ve Gazze halkına insani yardım gönderme eforlarını takdir ettiğini söz etti. Abdullahiyan, İran Kızılayı’nın Mısır üzerinden Gazze halkına insani yardım göndermeye hazır olduğunu belirtti.

İsrail’in en son maksadının Gazze ve Batı Şeria’da yaşayanları “Mısır’ın Sina bölgesine ve Ürdün’ün bir bölgesine zorla göç ettirmek” olduğunu söz eden Abdullahiyan, “Aslında Tel Aviv, Filistinlilerin tarihi topraklarının dışında bir Filistin devleti kurmaya çalışıyor lakin direniş, Siyonistlerin hayallerinin gerçekleşmesinin önündeki en büyük mani haline geldi” değerlendirmesinde bulundu.

‘ARAP ÜLKELERİ ORTASINDA İŞ BİRLİĞİ DEVAM ETMELİ’

Mısır Dışişleri Bakanı Şukri ise İran’ın insani yardımını memnuniyetle karşıladığını belirterek, Filistin sorunuyla ilgili olarak İran ve Mısır dahil olmak üzere İslam ve Arap ülkeleri ortasında istişare ve uyumun devam etmesi gerektiğini vurguladı. Şukri, “Biz, savaşın kapsamının genişletilmesine karşıyız ve Filistin halkının kendi topraklarında kalması gerektiğine inanıyoruz” dedi.

“Filistin halkının öldürülmesinin derhal durdurulması gerektiğinin” altını çizen iki bakan, görüşmede, Filistin’e insani yardım gönderilmesinin kıymetini ve Gazze Şeridi’ndeki Filistinlilerin mecburî göç siyasetine da kesin olarak karşı olduklarını vurguladı. (DIŞ HABERLER)

‘İSRAİL’E KARŞI TEK CEPHE’ ÇAĞRISI

AA’nın aktardığına nazaran konuşmasında İsrail akınlarına değinen Iştiyye, “Saldırılarında İsrail’e verilen milletlerarası takviye, daha fazla öldürme ve yıkım için müsaade verilmesi, yeşil ışık yakılması manasına geliyor” dedi. Iştiyye, “Gazze Şeridi’ndeki Filistin halkına yönelik İsrail hücumlarının; tehcir ve bölgeye karadan taarruz planlarının durdurulmasının yanı sıra Gazze Şeridi’ne tıbbi ve yardım materyallerinin girişini engellememesi için İsrail’e baskı oluşturulmasında tek cephe olma ve harekete geçme” konusunda, memleketler arası topluma, dost ve kardeş ülkelere davette bulundu.

‘İŞGALİN SONA ERMESİ İÇİN FİLİSTİN DEVLETİ KURULMALI’

“İşgalin sona ermesi, iki devletli tahlilin uygulanması, Filistin devletinin kurulması” için tesirli siyasi bir sürecin ortaya konularak başlatılması gerektiğini vurgulayan Iştiyye, “Gazze Şeridi’ndeki halkımızı tehdit eden büyük bir insani felaketin önüne geçmek için sıhhat ve yardım materyallerinin bölgeye girişi ve hücumların durması önceliklerimiz ortasında birinci sırada yer alıyor” sözlerini kullandı.

‘İKİ DEVLETLİ TAHLİLİ YOK ETME STRATEJİSİ’

Iştiyye, bunun Gazze Şeridi’ne yönelik “altıncı savaş” olduğuna işaret ederek, “İsrail’de Binyamin Netanyahu liderliğindeki çok sağcı hükümet başta olmak üzere birbirini izleyen hükümetlerin, iki devletli tahlil mümkünlüğünü sistematik olarak yok etme stratejisi benimsediğini” kaydetti.

Netanyahu hükümetinin, Gazze Şeridi’ni Filistin ulusal projesinden ayırma teşebbüsleriyle “böl ve yönet” siyaseti izlediğini lisana getiren Iştiyye, şöyle devam etti: “Gazze Şeridi’ndeki halkımıza yönelik akınların yanı sıra Batı Şeria’da da işgal güçleri ile Yahudi yerleşimcilerin terörizmiyle karşı karşıyayız. Yahudi yerleşimcileri silah taşımaya teşvik etme ve daha fazla öldürme emeliyle ateş etme kurallarının değiştirilmesi tarafında davetler yapılıyor.”

Öte yandan Filistin Dışişleri Bakanlığı ise yaptığı yazılı açıklamada, “İsrailli yetkililerin Filistin sıkıntısını kasıtlı olarak görmezden geldiğini ve bu sorunun tahlilinin hızlandırılması tarafında davette bulunan milletlerarası tavırları da hafife aldığı” belirtildi. İsrailli yetkililerin siyasi yahut askeri, “isimleri ne olursa olsun” yıkıcı savaş davullarını çalmaya devam ettiği söz edilen açıklamada, bunun da daha fazla hata işlemek manasına geldiği kaydedildi. (DIŞ HABERLER)

AA’nın aktardığına nazaran, Filistin Sıhhat Bakanlığı, mevzuya ait açıklama yaparak, İsrail güçlerinin Ramallah’ın kuzeyindeki El Celezun Mülteci Kampı’na atak düzenlediğini bildirdi. Bakanlığın açıklamasına nazaran, İsrail askerlerinin açtığı ateş sonucu iki Filistinli hayatını kaybederken, dört Filistinli ise ağır formda yaralandı.

31 FİLİSTİNLİ GÖZALTINA ALINDI

İsrail askerleri Batı Şeria’ya gece boyunca baskınlar düzenlerken, Tulkerim’deki baskınlara Filistinliler silah atışları ile karşılık verdi. Eriha, El-Halil, Beyt Rima üzere birtakım kentlere gece boyunca düzenlenen baskınlarda, İsrail güçleri 31 Filistinliyi gözaltına aldı.

Filistin resmi haber ajansı WAFA’nın aktardığına nazaran, Eriha kentinin güneyindeki Akabet Cebr Mülteci Kampı’na düzenlediği baskınlarda İsrail askerleri, gece girdiği konutlardan dokuz Filistin vatandaşını beraberinde götürdü.

Yerel kaynakların aktardığına nazaran, el-Halil kentinin güneyindeki Beni Naim beldesindeki meskenlere girerek gece teftişleri yapan İsrail askerleri, beldeden 11 Filistinliyi gözaltına aldı. Tekrar gibisi baskınları Ramallah’ın kuzeybatısındaki Beyt Rima beldesine düzenleyen İsrail askerleri, buradan da 11 Filistinliyi gözaltına alarak ayrıldı.

İSRAİL ORDUSU VE FİLİSTİNLİLER ORTASINDA ÇATIŞMA

El-Aksa Kanalı’nın Telegram sayfasında aktardığına nazaran, İsrail güçleri, Batı Şeria’da birçok kente düzenlediği baskınlar sırasında silahlı direnişle karşılaştı.Batı Şeria’nın Nablus, Tul Kerim ve Cenin kentlerindeki baskınlara, Filistinliler, silah atışlaryla karşılık verdi.

Tul Kerim kentindeki baskın sırasında İsrail askerlerine yönelik el imali bir patlayıcı kullanıldı. Kentte Filistinliler ile İsrail işgal güçleri ortasında silahlı çatışmalar yaşandı.

Platformun haberinde, Tul Kerim Acil Müdahale Taburu’nun “Savaşçılarımız, Aksa Tufanı muharebesi kapsamında Tul Kerim’in çeşitli bölgelerindeki işgal güçlerini ağır silah atışıyla amaç almıştır” tabirlerine yer verildi. (DIŞ HABERLER)

Bahçeli’nin bu tabirleri iç ve dış kamuoyunda “Türkiye, Filistin’e asker mi gönderecek” sorularını beraberinde getirirken, Cumhuriyet gazetesinin MHP’li kaynaklardan edindiği bilgiye nazaran Bahçeli’nin kelamlarının perde gerisinde “Filistin’de Türkiye’nin öncülüğünde bir garantörlüğün kurulması hedefinin yattığı” belirtiliyor.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın da Kahire’de evvelki gün düzenlenen toplantıda İsrail-Filistin sorununda yeni bir garanti düzeneği getirilmesini önererek “Türkiye’nin rol almaya hazır olduğuna” yönelik kelamlarını anımsatan MHP’li kaynaklar, İsrail-Filistin sorununda Türkiye’nin öncülüğünde kurulacak olan “garantörlük” için Kıbrıs örneğini veriyor.

‘DAYANAK 1917’

MHP’li kaynaklar, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı öncesini örnek verdi. Kurmaylar, Kıbrıs’ta yaşanan sıkıntılar üzerine 11 Şubat 1959 yılında İngiltere, Türkiye ve Yunanistan devletleri ile Kıbrıs’taki Rumlar ve Türkler ortasında imzalanan ve “bağımsız bir devlet olarak Kıbrıs halklarının durumunu belirleyen” Zürih Antlaşması’nı hatırlattı. Bu antlaşmayı takip eden, 19 Şubat 1959’da imzalanan ve 19 Ağustos 1960’ta bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasını sağlayan Londra Antlaşması’nı da örnek gösterdiler. Filistin’de de “Türkiye’nin öncülüğünde taraflar ortasında muahedeler imzalanabileceğini ve Türk askerinin de bölgede barış sürecini yönetmek üzere görevlendirilebileceğini” ileri sürüyor.

“Kıbrıs’taki Türk varlığı nedeniyle Türkiye’nin o devir öncü olduğunun, Filistin’de ise durumun farklığının anımsatılması” üzerine de şu kıymetlendirme yapılıyor:

“Filistin, 1516 yılından 1917 yılına dek Osmanlı İmparatorluğu hâkimiyeti altında olan bir yer. 2 Kasım 1917’de Balfour Bildirisi’nin yayımlanmasından sonra, lakin 1920 yılında İngiltere’nin manda idaresine giren bir toprak. Kıbrıs örneğinde olduğu üzere Türkiye’nin de desteği 1917. Bölgede 1917’ye kadar Türk hâkimiyeti kelam konusu. Yani Türkiye’nin yabancı olduğu topraklar değil, genel lider Bahçeli’nin de tabir ettiği üzere ‘ecdadın mirası.’ Şayet o topraklara Türkiye ‘yabancı’ ise şu soruları sormak gerek: “ABD, İngiltere, Fransa üzere memleketler arası toplumlar çok mu yakın? Pekala o devletlerin Ortadoğu topraklarındaki gayesi ne? Günahsız sivillerin ölmesine neden memleketler arası toplum bu kadar sessiz? Hasebiyle oluşturulacak bir garantörlük düzeneğinin Türkiye öncülüğünde olması koşul. Zira o topraklar, Türk hâkimiyetinde ‘huzur ve güven’ içinde. Türkiye’nin bölgede öncü rol üstlenmesi kaide.”

İsrail’in ABD’nin de dayanağı ile “yeni bir Ortadoğu oluşturmak istediğine” de dikkat çeken MHP’li kaynaklar, bu durumun bir sonraki adımının “Türkiye olacağına” da işaret ediyor.

‘SINIRDA İSRAİL TEHDİDİ’

Filistin’in Türkiye’nin Doğu Akdeniz hududuna yakın bir coğrafya olduğunu da anımsatan MHP’li kaynaklar, “İsrail, ABD ile birlikte o coğrafyayı değiştirmek istiyor. Bu Suriye üzerinden gaye Türkiye demek. Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde yürüttüğü terör operasyonları var. ABD’nin de o bölgede yer alan PYD ve YPG üzere terör örgütlerini kolladığı, herkes tarafından biliniyor. Bu tıpkı vakitte Suriye’nin kuzeyindeki PYD, YPG üzere terör örgütleri ile İsrail’i ‘birleştirme yoluna’ kadar masraf ki işte o vakit Türkiye’nin birinci derece güvenliğini de tehdit eder. Öylesi bir durumda Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak biz, buna asla müsaade vermeyiz” değerlendirmesini de yapıyor.

‘SESSİZ KALDILAR’

MHP’li kaynaklar, “Uluslararası toplum Gazze’de yaşanan insanlık cürmüne “sessiz kalmayı” tercih ediyor. Kimse akan kanın durması için elini taşın altına koymuyor. Yalnızca seyrediyor” tespitini yaptı. (HABER MERKEZİ)

AA’nın Filistin resmi haber ajansı WAFA’nın haberinden aktardığına nazaran, savaş uçakları tarafından fırlatılan füze saldırısının akabinde Gazze’nin kuzeydoğusundaki bölgelerden ağır alev ve duman yükseldi.

Saldırıda, Cibaliye Kampı’ndaki Şüheda ailesine ilişkin konut yerle bir edilirken, etrafındaki konutlar de yıkıldı.

Hava taarruzları sonucu çok sayıda Filistinli hayatını kaybederken, onlarca kişi de yaralandı. Bombardıman sonucu yıkılan meskenlerin enkazından şimdi çıkartılamamış çok sayıda kişinin kurtarılması için sivil savunma takımları tarafından çalışma yürütülüyor.

2 HASTANEYİ AMAÇ ALDI

İsrail savaş uçakları, Gazze Şeridi’nin orta kesitlerindeki Şifa Hastanesi ve Kudüs Hastanesi etrafını gaye aldı.

Şifa Hastanesinin, içinde en çok yaralı barındıran tıp merkezi olduğu biliniyor.

Mısır hududu yakınındaki Rafah kentinde, Karara Mahallesi’nde, Gazze Şeridi’nin orta bölümünde Miğraka bölgesinde, Cibalya Mülteci Kampı’ndaki iki konuta ve bölgedeki el-Albani Mescidi’ne hücumlar düzenlendi.

400 FİLİSTİNLİ HAYATINI YİTİRDİ

Öte yandan İsrail ordusunun dün Gazze Şeridi’nin çeşitli bölgelerine düzenlediği akınlar sonucu 400’den fazla Filistinlinin hayatını yitirdiği belirtildi.

WAFA’nın kentteki tıp kaynaklarından aktardığı bilgilere nazaran, ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar, bayanlar ve yaşlılar oluşturuyor.

7 Ekim’den bu yana İsrail atakları sonucu hayatını kaybeden Filistinli sayısı 4 bin 700’e yükseldiği belirtildi.

Tıp kaynaklarından aktarılan bilgilere nazaran, İsrail akınları sonucu pazar günü, Han Yunus Mülteci Kampı’nda 44, Rafah’ta 57, kentin orta kısmında 168, Gazze kent merkezinde 66, kuzey bölgesinde 44 Filistinli ömrünü yitirdi.

BAZI MAHALLELER HARİTADAN BÜSBÜTÜN SİLİNDİ

WAFA’nın Sıhhat Bakanlığı’ndan aktardığı bilgiye nazaran, işgal güçleri, Gazze Şeridi’ndeki kimi mahalleleri haritadan büsbütün sildi; enkaz haline getirdiği bölgelerde, “bazı ailelerin tüm fertlerine yaşamıyor kaydı düşülmesine” neden oldu.

Öte yandan, İsrail savaş uçakları, Gazze Şeridi’nin orta kısımlarındaki Şifa Hastanesi ve Kudüs Hastanesi etrafını de amaç aldı.

İsrail ordusuna bağlı savaş uçakları ve topçuları, kimi bölgelere eşzamanlı hücumlar gerçekleştiriyor. Ataklara maruz kalan bölgelere ulaşan sivil savunma grupları epeyce kısıtlı imkanlarla enkazdan yaralıları kurtarmaya ve cesetleri çıkarmaya çalışıyor.

Yıkılan binaların enkazında, durumu şimdi bilinmeyen çok sayıda insan bulunduğu kaydediliyor. (HABER MERKEZİ)

BBP 12. Olağan Büyük Kurultayı Ankara Spor Salonu’nda yapıldı. Salon dışında bekleyen partilileri selamlayan Destici, burada kısa bir konuşma yaptı.

AA’nın aktardığına nazaran, kongrenin Divan Başkanlığına Genel Sekreter Üzeyir Tunç getirildi.

Destici, partisinin 12. Olağan Büyük Kurultayı’nda yaptığı konuşmada, BBP eski Genel Lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nu rahmet ve minnetle andı.

Geride bırakılan 10 yıllık vakit diliminde, dünyada ve bölgede, Türkiye’nin güvenliğini de birinci dereceden etkileyen çok sayıda kıymetli gelişme yaşandığını hatırlatan Destici, Kudüs’te, Gazze’de yaşananların vicdan ve insaf sahibi hiç kimsenin kabul edemeyeceği bir insanlık dramı olmasının yanı sıra adım adım bölgeyi ve topyekun dünya barışını tehdit eden bir soruna dönüştüğünü söyledi.

‘YENİ BİR SELAHADDİN EYYÜBİ GELİR’

Filistin’de savaşın sürdüğünü ve yaşananları ıstırapla takip ettiklerini lisana getiren Destici, şöyle konuştu:

“Anlaşmazlık konusu ne olursa olsun, geçmişte ne yaşanmış olursa olsun, sivillere yönelen ataklar cinayettir. Kudüs, tüm semavi dinler için kutsal sayılan bir bölge niteliği taşıyor. Tarihte yaşanan sayısız olumsuz örneğe karşın insanlığın, geçmişte yaşananlardan çıkarması gereken dersler, bilimin ve teknolojinin bugün geldiği seviye, Kudüs’ün tüm inanç kümeleri için bir ‘sevgi ve barış’ merkezi haline getirilmesi olmalıdır. Yok bunu sağlamayacaklar mı? Buna İsrail müsaade vermeyecek mi? Amerika buna müsaade etmeyecek mi? O vakit yeni bir Selahaddin Eyyubi gelir Kudüs’ü fetheder ve Mescid-i Aksa’yı bağımsızlaştırır, özgürleştirir. Bunu yapacak da Türkiye’dir, Türk milletidir. Bizleriz, sizlersiniz.”

İsrail’in Filistin’e ataklarını kınayan Destici, Filistin’de, Orta Doğu’da, dünyada savaşın, sömürünün, savaş ve sömürü nedeniyle ölümlerin, acıların yaşandığı her yerde başta Birleşmiş Milletler olmak üzere milletlerarası kuruluşların yaşananlarla ilgili sorumluluk sahibi olduğunun altını çizdi.

‘İKİ DEVLETLİ TAHLİL DIŞINDA ÇIKIŞ YOLU GÖRÜNMÜYOR’

Destici, “Maalesef, dünyada sömürünün nedenleri, memleketler arası kuruluşları da birebir hedeflerle kullanmaya, yönetmeye devam ediyorlar. Bölgede, bugün için iki devletli bir tahlil dışında çıkış yolu görünmüyor. Başşehri Kudüs olan Filistin devletinin kurulması ve tanınması, tesis edilmesi gereken barışın birinci adımı olmalıdır. Yaşasın bağımsız Filistin” diye konuştu.

Destici, Türkiye’nin, barışın sağlanması, pak sivillerin korunması için elinden gelen tüm çabası göstermeye devam ettiğini belirtti.

‘YENİ GÖÇ AKINI’ UYARISI

Türkiye’nin, Orta Doğu’da yayılma ihtimali olan savaşa karşı, yeni bir göç akınına maruz kalmamak için sonlarını ve önlemlerini güçlendirmesi gerektiğini lisana getiren Destici, “Yaşanan savaşın neden olabileceği ekonomik zahmetlere karşı Türkiye, gereken önlemleri almalıdır. Yeniden Türkiye, bölgeye yapılacak insani yardımlara öncülük etmelidir, etmektedir. Bizim tarafımız açık ve nettir. Biz saf Filistin halkının, Gazzeli günahsızların yanındayız” halinde konuştu.

DESTİCİ’DEN ANAYASA DAVETİNE DESTEK

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni anayasa davetini hatırlatan Destici, yeni anayasa çalışmalarına BBP’nin elinden gelen katkıyı sağlayacağını bildirdi.

Destici, Türkiye’nin sığınmacılar sıkıntısını çözmesi gerektiğini lisana getirerek, dünyada ve bölgede meydana gelen harika kaidelerden kaynaklanan ekonomik sorunların akabinde, şubat ayında yaşanan Maraş merkezli zelzelelerin iktisat üzerindeki tesirlerinin, sığınmacıların varlığını Türkiye iktisadı için taşınması mümkün olmayan bir yük haline getirdiğini kaydetti.

Sığınmacıların inançlı biçimde vatanlarına gönderilmesi gerektiğini belirten Destici, bunun Müslüman Türk’ün hassasiyetiyle yapılması gerektiğini söyledi.

‘YEREL SEÇİMLERDE AĞIR SONUÇLARI OLABİLİR’

BBP Genel Lideri Destici, yüksek enflasyon ve hayat pahalılığına son verilmesi gerektiğini, bu sorunla baş edilmezse zenginin daha fazla zenginleşmesine, yoksulun daha fazla yoksullaşmasına mani olunamayacağını tabir etti.

Emeklilerin maaşlarına gereken artışın yapılmasının değerini vurgulayan Destici, “Sonuçta, bizi destekleyenlerin, Cumhur İttifakı’ndan beklediği, ‘kimsesizlerin kimsesi olma’ itimadını kaybeder ve bize umut bağlayan aziz milletimizin, mahallî seçimlerde, ülkemiz için ağır sonuçları olacak ihtarıyla karşı karşıya kalabiliriz. Onun için adaletli olmalıyız” formunda konuştu.

Konuşmanın akabinde faaliyet ve mali rapor okundu.

ERDOĞAN KURULTAYA İLETİ GÖNDERDİ

Öte yandan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kurultaya bir bildiri gönderdi. Erdoğan, kurultayın hayırlara vesile olmasını dileyerek, şu sözlere yer verdi:

“Sizlerin şahsında Büyük Birlik Partisi’ne gönül vermiş tüm kardeşlerime en kalbi selam ve muhabbetlerimi gönderiyorum. Bu vesileyle Büyük Birlik Partisi’nin kurucu genel lideri, dava ve aksiyon adamı, ulusal ve manevi bedellerin yiğit savunucusu Muhsin Yazıcıoğlu kardeşimi bir kere daha rahmetle yad ediyorum. Büyük Birlik Partisi’nin ‘söz konusun vatansa gerisi teferruattır’ anlayışıyla Türkiye’nin ekonomik ve siyasi açıdan gelişmesin ve kalkınmasına yaptığı katkıları her vakit takdirle karşılıyoruz. Bilhassa ülkemizin en kritik seçimlerinden biri olan 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinde Büyük Birlik Partili kardeşlerimizin sergilediği dik duruşu hiçbir vakit unutmayacağız. Her 2 seçimde de şahsımıza verdikleri takviye için tüm Büyük Birlik Partili vatandaşlarıma en kalbi şükranlarımı sunuyorum. Gazze’de yaşanan insanlık dışı katliamlardan Karabağ’ın 30 yıllık işgalinin akabinde özgürlüğe kavuşmasına, terörle gayretten dış siyasette ataklarımıza kadar Türkiye’nin bekasını, Türk-İslam coğrafyasının huzur ve iyiliğini ilgilendiren tüm problemlerde Büyük Birlik Partisi’nin takviyesini almaktan büyük memnuniyet duyuyoruz. Sürekli hakkın, adaletin, ulusal ve manevi kıymetlerin yanında saf tutan BBP topluluğunun dirayetli liderliğiniz altında sergilediği bu yerli ve ulusal duruş hiç elbet Türk siyasetine de örnek olmaktadır. Cumhuriyetimizin 2’nci asrına birinci adımları attığımız bugünlerde istikrar ve itimat içerisinde yeni bir çağı selamlayacağımıza, Türkiye Yüzyılını inşallah daima birlikte inşa edeceğimize inanıyoruz.”

(HABER MERKEZİ)

AA’nın aktardığına nazaran, Mısır, Gazze Şeridi’nin Mısır’a açılan tek kapısı olan sonun açık olduğunu, İsrail’in bölgeye insani yardımların girişini kabul etmediğini duyurdu.

‘TAHLİYELERİN YAPILAMAMASINDAN MISIR SORUMLU DEĞİL’

İsrail-Filistin ortasındaki tansiyonun başladığı günden bu yana Mısır’ın Batı medyası tarafından amaç alındığını belirten Ebu Zeyd, şunları kaydetti: “(Batı medyası) Tehcir senaryosunu teşvik ediyor. İsrail, hudut kapısını (Filistin tarafı) 4 defa vurarak yardımların girişini reddetmesine karşın, hudut kapısının kapalı olmasından Mısır’ı sorumlu tutuyor.”

Ebu Zeyd, “Refah Hudut Kapısı açık, İsrail Gazze’ye yardımların girmesini kabul etmiyor. Bugün de üçüncü ülke vatandaşlarının tahliyesinin sorumluluğu Mısır’a yükleniyor. Hudut kapısı açık, Mısır onların tahliye edilememesinden sorumlu değil” dedi. Mısır’ın başşehri Kahire’nin mesken sahipliğinde 21 Ekim’de düzenlenmesi planlanan “Kahire Barış Zivesi”ne işaret eden Ebu Zeyd, yanlışsız yola ulaşmak için yarınki tepenin fırsat olduğunu kaydetti.

İSRAİL-FİLİSTİN ÇATIŞMASI 14’ÜNCÜ GÜNÜNDE

Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin El Kassam Tugayları, 7 Ekim sabahı İsrail’e ‘Aksa Tufanı’ ismiyle kapsamlı akın başlatmıştı. Gazze’den İsrail tarafına binlerce roket atılırken Filistinli silahlı kümeler Gazze-İsrail hududundaki Beyt Hanun-Erez Hudut Kapısı’na baskın düzenleyerek burayı ele geçirmişti. Silahlı kümeler daha sonra buradan İsrail içindeki yerleşim yerlerine girmiş, İsrail ordusu da onlarca savaş uçağıyla Gazze Şeridi’ne atak başlatmıştı.

Gazze’den düzenlenen taarruzlarda 306’sı asker 1400 İsraillinin hayatını kaybettiği, 4 bin 834 İsraillinin yaralandığı aktarılmıştı. Gazze’deki Filistin Sıhhat Bakanlığı, İsrail’in Gazze’ye ataklarında 1524’ü çocuk, 4 bin 137 kişinin hayatını yitirdiğini, 13 binden fazla kişinin yaralandığını duyurmuştu. İşgal altındaki Batı Şeria’da da İsrail güçlerinin ve Yahudi yerleşimcilerin ataklarında 81 Filistinlinin öldüğü belirtilmişti. Buna nazaran, İsrail’in akınlarında 13 gazeteci de hayatını yitirmişti.

Lübnan hududunda 8 Ekim’de İsrail ordusu ile Hizbullah ortasında başlayan çatışmalarda ise 12 Hizbullah, iki İslami Cihad üyesi, biri gazeteci 3 sivil hayatını kaybetmişti. Lübnan tarafından düzenlenen ataklarda da 2 İsrail askeri ve bir İsrailli sivil hayatını yitirmişti. Gazze’deki El Ehli Baptist Hastanesi’ne 17 Ekim’de düzenlenen atakta 471 kişi hayatını kaybetmiş, 28’i ağır 342 kişi yaralanmıştı. (DIŞ HABERLER)